“Köpeğe atsan yemez” derlerdi eskiler. Fakat parasız da olmuyor hayat. Ne kadar lazım, ne kadarı yeter, fakirlik sınırı, açlık sınırı, zenginin malı, züğürdün çenesi derken, televizyon kanallarının önemli bir bölümü sabahtan akşama kadar parayı tartışıyor. Demek ki insanlar da bu konuyla ilgili.
Kimileri için para araçken kimileri için de amaç olmuş. Bu konuda da yapılan çalışmalar var. Hangi miktarın üzerinde olursa mutluluk getirmiyor, hatta tehdit oluyor gibi makaleler yazılıyor.
Merkez bankaları parayı sınırsız basabilirler gibi söylemler olsa da öyle olmadığı görülüyor. En azından insanlar sınırsız para kazanamıyor. İstekler sınırsız olsa da kaynaklar kısıtlı. Bu kaynakların ortak değişim birimi de para.
Kazanması bir yana, paranın bir de harcanma miktarları ve şekilleri var. Mal, mülk, para ve pul gibi araçların herkesin aklında oluşturduğu duygu ve düşünce çeşitli. Herkesin zenginlik, yeter duygusu, hayata bakışıyla ilgili olarak farklı. Bu durum, kişinin kendi durumunu değerlendirmesi gibi, başkalarının cebine de göz atmasına, değerlendirmesine ve hatta çoğu zaman gök koymasına da sebep oluyor.
Zenginin malının züğürdün çenesini yorması, “eğer o para bende olsaydı” diye başlayan cümlelere dönüşüyor, Genellikle kişi, herkesin kendi aklını beğenmesi ile de ilişkili olarak, başkasının parayı ve malını harcamasını, kullanmasını da beğenmiyor. Bu durumun en tehlikeli hale geldiği durum ise parayı saklaması, biriktirmesi, yani yememesi durumu. Bu durumdaki insanlara yakıştırılan sıfatlar bile güzel değil. Cimri, pinti, varyemez gibi yakışıksız sıfatlar bu insanlar için.
Bu gibi şahısların, paralarını yememelerinin, yiyemedikleri, yemeyi beceremedikleri, hayatta yapacak güzel bir şeyleri olmadığı gibi sebeplerden olduğu varsayılır. Çocuklarının, damat veya gelin ve hatta daha uzak akrabalarının yemesi durumunda neredeyse bir sevinç oluşur, oh olsun denir. Dolandırılıp paralarını kaptırdıklarında bile, zaten ihtiyacı olmadığından yemediği de düşünülüp, oh olsun denmese de, acıma duygusu da pek olmaz.
Yöntemleri yeni teknolojilerle değişse de, dolandırıcılığın tarihi de pek tabii ki çok eski. Yöntemler değişmiş ve pek nitelikli olmuşsa da galiba motivasyonu, duygusu ve toplumda yansıması pek değişmemiş. Eski hikayeleri, masalları düşününce, olayın temelinin günümüz milyon dolar bütçeli filmlerdeki olaylardan farklı olmadığını ve bizim verdiğimiz tepkilerin değişmediğini göreceksiniz


Değerlendirin